26 Kasım 2017 Pazar

AKİLAH-Çİ


Merhaba sevgili dostlarım;

Evet farkındayım  kitap önerisini yazmakta geciktim ama derslerden dolayı kitap okumaya bile vakit ayıramadım. Bu sefer çok uzatmadan kitabı yorumlamaya geçmek istiyorum. Sıradaki durağımız Çi. Nedense Fi-Çi-Pi üçlemesinde benim en sevdiğim Çi oldu. Daha fazla keyif aldım, daha çok kendimi keşfettim. Bu kitap ''kendine gelmek'' için burada olduğunun farkına varabilenlere yazıldı. Fi ile çıkılan yolculuğun tek durağıdır Çi. Sadece farkındalığa giden,değiştiren,mutlaka geliştiren bir yoldur bu ama sunduğu seks, macera , intikam,ihtiras sizi aldatmasın,zordur.

Çi (Yaşam enerjisi) Nedir?

Çi veya Japoncadaki söylenişiyle Ki ; geleneksel Çin kültürü ve tıbbının temel kavramlarından biridir. Çi'nin mevcut olan her şeyde yer alan "hayat gücü" veya "spiritüel enerji" olduğuna inanılmaktadır. Genellikle "hava" veya "nefes" olarak yabancı dillere aktarılan bu terimin aslında tam bir karşılığı yoktur.

İyi Bir Hikaye Asıl Bittiğinde Başlar.

Bu kitapta Çi (yaşam enerjisi)'nin beden bulmuş hali Özge Egelidir. Peki Özge bu kitapta neler yapmaktadır önce ondan bahsedeyim . Özge, çıkardığı ''Darbe'' dergisine çok güvenmektedir ve çok satılacağını düşünmekte ancak başaramamaktadır. Dergi ilk sayısında çalınmakta fakat kimin çaldığı bilinmemekte, bir daha uğraşmakta ve yeni sayısını çıkarıp satmaya başlamaktadır. Yine başaramaz ve internet üzerinden paylaşmaya çalışır. Bir gün yanlışlıkla hiç bilmediği bir eylemin olduğu yerden geçerken polisler onu dövmeye başlıyor, Özge bu duruma anlam veremiyor ama çok fazla yaralanıyor. Bu olanlardan sonra Özge'yi neler bekliyor ?


 Gelelim Can Manay'a. Acaba Duru'suna kavuştu mu ? Evet  sonunda Duru'nun aklını çeldi ve beraber yaşamaya başladılar.Can gün geçtikçe daha çok bağlanıyor ve Duru'yu değerli bir elmasmış da birileri gelip çalacakmış korkusuyla herkesten saklıyor. Can, her dakika Duru'yla sevişmek istemektedir,ilk başlarda bu durum Duru'nun hoşuna gitse de her gün böyle çiftleşerek  geçmesinden sıkılmaya başlamaktadır.Can onu çok kısıtlamaktadır ve Duru bu durumdan artık iyice bunalmış bir duruma geliyor.

 Bir gün Duru, Can'ın kendisini gözetlemek için yaptırdığı elektronik düzeneği görür ve merak ederek geçmiş kayıtları izler. Önceleri Deniz'i terk ettiğinde bu durumdan onun etkilenmediğini düşünmüştür ama eski kayıtları izlediğinde Deniz'in çok korktuğunu, üzüldüğünü ve her yerde onu aradığını görür. Duru çok üzülüyor ve pişman olmaya başlıyor.Böylelikle Can'dan soğumaya başlıyor. Acaba bu olanlardan sonra Can ne yapacak ?


Deniz, bu olanlardan sonra köye yerleşmektedir ve orada işçi olarak çalışır. Sadece çocuklarla iletişim kurmaktadır ve çocuklar da onu çok sevmektedir.

Peki bütün bunlar olurken Bilge ne yapıyor ? Fi'yi okuyanlar ya da dizisini izleyenler az çok bilir, Bilge , kendi okulundan olan Murat'ı sevmektedir. Bir gün yolda giderken Murat'ı polisler döverken görüyor ve Murat ciddi anlamda yaralanıyor, yoğunbakıma kaldırılıyor ama ne yazık ki kurtarılamıyor.
 Duru Can'ı terk ediyor ve bu zor günlerde Bilge Can'ın yanında oluyor, Bilge ile Can yakınlaşmaya başlıyorlar. Peki Can ve Bilge arasında nasıl bir ilişki olacak ?



🍒''Hayat hepimizden daha akıllı. Sana öyle bir cevap verecek ki adaletine şaşacaksın! Sadece bekle'' (Sf.311).

🍒''Sanata ihanet,evrene,yaradılışa ihanetti...'' (Sf.262)

🍒''İyi ve kötü yoktu, bilenler ve bilmeyenler, hissedenler ve hissetmeyenler vardı.''

🍒''Bir yeteneğin yeteneğini göstermeye dalıp etrafında olanlara uyanmak yerine kendini kandırıp yağmalanmaya açık hale gelmesiyle. Evren tarafından görevlendirildiğini unutup alkışa kapılan bir sanatçıdan daha kötüsü, alkışa kapılmış yeteneği sömürenlerdi''(Sf.254).

🍒''Bir tek kişiye duyulan aşktan daha acımasız bir şey var mıdır?''

🍒''İnsanlık artık birbirini sevdiği için değil,birbirine sığındığı için birlikteydi.Asla tamamlanamadan...''

Cemre Özer

11 Kasım 2017 Cumartesi

Akilah Azra Kohen -  Fi

Merhaba arkadaşlar,

Bu sizlerle paylaştığım ikinci yazı olacak. Sizlerle sadece yazdıklarımı değil heyecanımı, umutlarımı, heveslerimi de paylaşıyorum. Umarım faydalı olur. Uzatmadan kasım ayı kitap önerilerime devam edeyim. İkinci kitap için  durağımız 'Fİ'. Fi aşkın, ihtirasın, manipülasyonun, nefretin, acının, keşfin, cinselliğin ama en çok da çatlama cesareti gösteren tohumların hikayesi.   Uzun zamandır bir kitaptan bu kadar keyif almamıştım. Sayfalarda altını çizeceğiniz bir sürü satır olacak emin olun.Kendinizi bulacaksınız,kaybolacaksınız ,potansiyelinizi keşfedeceksiniz. Ben  hiç sıkılmadan elimden düşürmeden tek solukta okudum, kesinlikle okumalısınız, çok akıcı ve yalın . Bir romandan daha fazlası var bu satırlarda ve sayfalarda... Defalarca kendinizi görecek, sorgulayacak, düşünecek; insanlığın ne kadar doyumsuz, aç , korkak, cesaretli, karamsar, takıntılı ve aciz olduğunu göreceksiniz. Bütün konuları içinde barındırması ayrı bir haz... İnsana dair, topluma dair, hayvana dair her şey var bu kitapta.  Emin olun kitabı bitirseniz bile tekrar tekrar o sayfaları açıp altını çizdiğiniz satırlarda kaybolmuş benliğinizle karşılaşacaksınız. Ayy, çok bıdırdadım yine ... Ha! Ayrıca yanınızda bitki çayınızı eksik etmeyin derim çünkü saatlerce oturduğunuz yerden kalkamayacak, sayfalarda gezintiye çıkacaksınız.




Akilah Azra Kohen Kimdir?

Türk yazar ve psikolog, Akilah Azra Sarızeybek Kohen 1979 yılında İzmir’de doğdu. Kohen, İstanbul Üniversitesi Radyo Televizyon ve Sinema bölümü mezunu olduktan sonra eğitim hayatına Kanada Ottawa Üniversitesi’nde, Üçüncü Dünya Ülkelerine Yardım Ekonomisi bölümü ile devam etti. Liverpool Üniveristesi’nde Davranış Bilimleri dalında uzmanlık yapan Akilah Azra Sarızeybek Kohen iyi derecede İtalyanca ve İngilizce biliyor.

Peki Fi Nedir ?

Cevap vermeye çalıştığınızı duyar  gibiyim ,ee o halde devam edeyim .Altın Oran anlamına gelir.  ''fi hayatımızın her köşesinde,her anında , her yerinde, bedenimizde, düşüncelerimizde... Hep bizimle. Fi, özel gördüğümüz ,estetik bulduğumuz her şeydir.

Altın oran (fi) ,matematik ve sanatta, bir bütünün parçaları arasında gözlemlenen, uyum açısından en yetkin boyutları verdiği sanılan geometrik ve sayısal bir oran bağıntısıdır. Bir şeyi çok beğenmemiz,çekici bulmamız hatta bir yüzü beğenmemiz bile bu orana bağlıdır.

İrrasyonel bir sayıdır ve ondalık sistemde yazılışı '' 1,61803...''tür.




BU HİKAYENİN SADECE İNANILMAZ TARAFLARI GERÇEKTİR

Kitabın konusuna gelirsek fi oranının beden bulmuş hali Duru karakteridir. Duru, herkesi kendine hayran bırakacak kadar güzel ve kusursuz. En büyük hayali çok başarılı bir dansçı olmak. Zaten çok da başarılı bir balerin ve Deniz ile sevgili . Deniz, köyde doğup büyümüş. Duru'ya ve müziğe aşık bir konservatuvar hocası . Kendine özgü felsefeleri olan idealist biri.Deniz'in konservatuvardan öğrencisi olan Ada bu adama aşık ve tüm yaylı çalgıları çalabilen yetenekli biri. Göksel ise Ada'ya aşık, Göksel de konservatuvarda balet, Deniz'in öğrencisi. 


Can Manay, ülkenin en ünlü ve zengin psikoloğudur. Takıntılı, narsist, ukala, zengin olduğu için her şeye sahip olabileceğini düşünen bir kişiliğe sahip. Duru'ya ilk görüşte aşık oluyor ve bu aşk saplantıya dönüşüyor. Hatta ona en yakın evi tutuyor. Tuttuğu bu evi Fi oranına göre tasarlıyor.Ayrıca televizyonda ''Vizyon Terapi'' adında kendi programı var. Tabi Can Manay'ı anlatmışken üç kitapta da sözü geçen , Manay'ın en çok dinlediği  ve benim de bu yazıyı yazarken dinlediğim şarkıyı sizlerle paylaşmazsam olmaz, şarkının ismi: ''Petite Fleur - Best Version''dur.

Özge Egeli, gazeteci ve çok güzel bir kadın.İnatçı ,cesaretli ve erkeksi bir karaktere sahip. Aynı zamanda biseksüel. Bir gün Can Manay ile röportaj yapmaya gidiyor. Röportaj esnasında bir takım gerilimli dakikalar yaşanıyor, Can Manay  Özge'yi küçümsüyor ve Özge buna sinirleniyor. Bunun üzerine Özge , Can Manay hakkında kimsenin duymaması gereken ve kendisinin de şans eseri yıllar önce öğrendiği bu sırrı yüzüne karşı söylüyor. Tabi Can Manay bunun altında kalmak istemiyor ve Özge'yi işten çıkartıyor.  Özge bir daha iş bulamıyor. Bu sırrı ortaya çıkarmak için çok uğraşıyor ,bu süreçte Sadık Murat Kolhan ile tanışıyorlar ve S. M. Kolhan Özge'ye aşık oluyor. 




Sadık Murat Kolhan, medya patronu, Can Manay'dan nefret ediyor ve Özge'yle onu alt etmeye çalışıyorlar. Özge'ye aşık .

Bilge, hayatı boyunca çok zorluklar çekmiş başarılı bir psikoloji öğrencisi (Can Manay'ın öğrencisi). Çok zeki ,çekingen bir karakter. Sürekli bakmak zorunda olduğu ''Doğru'' adında otistik bir abisi var. Ayrıca biraz silik bir tip.

''Bu kitap herkes için yazılmadı. Farkındalığın ne kadar önemli olduğunu, hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını, doğduğumuz andan itibaren olmamız gerekenden uzaklaştırılarak prototip bir toplum yaratığına dönüştürülmek için işkencelere maruz kaldığımızı, bu insansı hayvanın ‘kişi’ olabilmek için varlığı adına yapması gereken en önemli şeyin, kendini günlük yaşamdan koruyarak bireyselliğini keşfetmesi gerektiğini, kutsal ‘merak’ımızın kendi potansiyelimiz dışında her yere yöneltilerek zehirlendiğini, asıl değerli olanın bizim için önemsizleştirilmeye çalışıldığını fark etmiş ya da fark etmeye hazır herkes için yazıldı, gerisiyse hikaye.”

AKİLAH







🐾"Sürekli bir değişim özdeki kimliği yok eder, kendi farkındalığında olan bir bilinç ise, kimliğini kendi potansiyeli içinde deneyimlemek için var olur. Yani, ancak özde kim olduğunu bilen biri potansiyelini doldurabilir."

🐾"Hiç kimse, ama hiç kimse, sizin üzerinizde ne kadar hak iddia ederse etsin, size ne vermiş olursa olsun! Bu ilham bile olsa, ki ilham bir insanın diğerine verebileceği en kutsal şeydir!
Asla! Ama asla!
Kimsenin size kim olduğunuzu söylemesine ya da hatırlatmasına izin vermeyin. 
Kendinizi seçin, kendiniz olun.
Ne pahasına olursa olsun!"


🐾"Ben sistemin bir şekilde dışarıda bıraktığı, sistemin geneli tarafından deneyimlenmemiş birçok çöküşü yaşamış bir kazazedeyim. Sürekli hazır olmasaydım, hayatım benim için planladıklarından sağ çıkamazdım."

🐾''Doğruyu bilmek adına deneyimi feda etmek...Bilgi, korkak beyinlerde deneyimi öldüren bir zehir gibi yayılır, eğer sürekli bilgiye dayalı hareket etmeye önem verirsen asla özgürleşemezsin, özgürleşmezsen deneyimlemezsin, deneyimleyemezsen değişemezsin, değişemezsen asla senleşemezsin. Ama bilgi sürekli değişir ve ancak deneyim seni güncelleyebilir.''



CEMRE ÖZER





5 Kasım 2017 Pazar

Kasım ayı kitap önerisi;  

Merhaba sevgili kitap kurtları,

Sonbahar köşenizde bulundurmalısınız dediğim kitap önerilerimden birincisiyle başlayalım. Sonbaharın romantikliği eşliğinde , kitap okuyup miskinlik yapmak gibisi yoktur. Ve bu hafta ne okusam diyorsanız bir göz atın derim. Emin olun okurken elinizden bırakmak istemeyeceksiniz . Hele ki yolculuk yapacaksanız tam da size göre. 👇

Paulo Coelho Kimdir? 

24 Ağustos 1947 yılında Rio de Janerio-Brezilya'da doğdu. Gençlik yıllarında hippi olan Paulo Coelho önce şarkı sözleri yazdı. Bir süre gazetecilik yaptı. 1986'da Hristiyanların Batı Avrupa'dan başlayıp İspanya'nın Santiago de Compostela kentinde sona eren geleneksel hac yolculuğunu yaptı. Bu deneyimini Hac adlı kitabında anlattı.

"Simyacı" romanı Coelho'yu tüm dünyada tanınan bir yazar haline getirdi. Bu kitap 42 ülkede yayınlandı, 26 dile çevrildi.

Kitaplarından çok kazanan Coelho, ülkesinde Paulo Coelho Enstitüsü'nü kurdu. Bu kurum, Brezilya'daki yaşlılar ve yoksul çocuklara yardım ediyor.Ayrıca Gabriel Garcia Marquez'den sonra en çok okunan Latin Amerikalı yazardır.

Paulo Coelho-Simyacı 




Simyacı, İspanya'dan kalkıp Mısır piramitlerinin eteklerinde hazinesini aramaya giden Endülüslü çoban Santiago'nun masalsı yaşamının öyküsü. Ama aynı zamanda bir "nasihatnâme"; "Yazgına nasıl egemen olacaksın? Mutluluğunu nasıl kuracaksın?" gibi sorulara yanıt arayan bir yaşam ve ahlak kılavuzu. Simyacı'yı okumak , herkes daha uykudayken şafak vakti uyanıp güneşin  doğuşunu izlemeye benziyor.

Romanın kahramanı Santiago’nun anne ve babası rahip olması için onu papaz okuluna göndermiştir. On altı yaşına geldiğinde rahip olmak istemediğini, okuldan ayrılmayı ve gezginci olmak istediğini babasına söyler. Bunun üzerine babası da, oğluna içinde üç adet altın İspanyol parası olan bir kese vererek oğluna “git, kendine bir sürü al ve en iyi şatonun bizim şatomuz ve en güzel kadınların bizim kadınlarımız olduğunu öğreninceye kadar dünyayı dolaş” der ve oğlunu kutsar. Önce, babasının vermiş olduğu parayla bir koyun sürüsü alır ve yaşamının büyük düşünü gerçekleştirmeye başlar; artık geziyordur.





Bu kitabı okurken bir anda hayatınızın arka fonunda ''Balmorhea-The Winter'' çalmaya başlıyor ve sanki çölde sam yeline karşı koşuyormuş gibi hissediyorsunuz. Ayrıca üslubu çok yalın ve çok yerinde. Okuyucuyu hiç sıkmıyor. Roman, yüreğinde çocukluğunu yitirmemiş olan okurlar için tam biçilmiş kaftan.





Son olarak beni düşündüren ve altını çizdiğim sözleri sizlerle paylaşmak istiyorum:

📌''Bir şeyi gerçekten istediğin zaman , arzunu gerçekleştirmeni sağlamak için bütün evren işbirliği yapar,'' demişti yaşlı kral (sf.82).



 📌''İnsan bir şeye karar verdiği zaman , karar verdiği sırada hiç öngörmediği, düşünde bile aklına gelmeyen bir yönde doğru , şiddetli bir akıntıya kapılıp gidiyordu ( sf. 88).

📌''Yüreğimizi neden dinlemeliyiz ?'' diye sordu, mola verdikleri akşam.'' Çünkü yüreğin neredeyse hazinen de oradadır" (sf.151).

📌''Aşk nedir?'' diye sordu çöl.
''Aşk, şahinin senin kumlarının üstünde uçtuğu zamanki şeydir. Çünkü sen, onun için yeşermiş bir kırsın ve hiçbir zaman avsız dönmedi senden. Senin kayalarını, kumullarını, dağlarını biliyor ve ona karşı cömertsin sen...'' (sf.167).


CEMRE ÖZER

Siddhartha - Hermann Hesse  Selam ! Tekrardan sizlerle bir şeyler paylaşacak olmaktan aşırı mutluyum çünkü yazmak ve okumak benim için...

PAULO COELHO-SİMYACI